Geçtiğimiz günlerde tacize ve cinsel saldırıya uğrayan kadınlar maruz kaldıkları şiddeti sosyal medyada dile getirdiler. “Kadınlar susmayacak” teması ile yükselen tepki son derece anlamlıdır. Dile getirilmesi bile oldukça güç olan cinsel şiddetin, tacizin ve istismar olaylarının ifade edilmesinde kadınların birbirinden aldığı cesaretin etkisi elbette önemlidir. Bununla birlikte, kalıcı ve bütünlüklü bir toplumsal tepkinin ortaya çıkarılması ve kolektif bir hesap soruş için bireysel cesaretin ötesinde örgütlü mücadele kanallarının açılması gerekliliği açıktır.
Neden şimdi?
Pandemiyle geçen son bir yılda tüm dünyada kadına yönelik şiddet ve taciz vakaları arttı. Yoksullaşma, geçim sıkıntısı ve işsizlik en çok kadınları tehdit ediyor. Pek çok kadın okulların kapanması nedeniyle çocukların bakımı ve eğitimi için işten ayrılmak zorunda kaldı. Kadınlar tarihsel kazanımlarında onlarca yıl geriye döndüler. Biriken bu saldırı ve tehditlerin yarattığı öfke belli ki kendisine akacak kanal arıyor. Bu nedenle kadınları harekete geçirenin “düğmeye basan karanlık güçler” olduğunu düşünenler yanılıyor. Kadınların öfkesinin tetikleyicisi, her gün şiddete, tacize, eşitsizliğe maruz kaldıkları bu sömürü düzenin ta kendisidir. Türkiye’de her adımına kadın düşmanlığı sinmiş gerici siyasi iktidar ve pek çok konuda AKP’den aşağı kalmayan düzen partileridir.
Tek suçlu fail mi?
Kanunlarda taciz suçunun bir faili, bir de mağduru olduğu doğrudur. Ancak gerçekte failler cesaretlerini adalet sağlayamayan hukuk sisteminden, içeriği giderek gericileşen eğitimden, siyasetçilerin kadın düşmanı söylemlerinden alıyor. Onsekiz yıllık AKP iktidarı boyunca yükseltilen dinci gericilik, geçim sıkıntısı ve işsizlik tehdidi kadınların daha fazla baskıya ve şiddete maruz kalmasına, yalnızlaşmasına neden oluyor.
Açık ki taciz ve şiddet, örgütlü gericiliğin ve sömürü düzeninin ürünüdür. Ve panzehiri bu düzene karşı örgütlenmektir.
Kadınlar bu düzene sığmıyor!
Kadınların cesareti birbirlerine değdikçe artıyor, dayanışma ile büyüyor. Bu nedenle gelin, birbirimize daha çok değelim, gücümüzü arttırmak için örgütlenelim. İşyerinde tacize uğradığımızda sessiz kalmak yerine, daha o dakika orada iş arkadaşlarımızla birlikte karşı duralım! Sokaklar bizi korkutmasın, mahallelerimizde pencerelerden gelen çığlıklar boşlukta kaybolmasın! Okullarımızda kimse sesimizi boğmasın! Örgütlenelim ki, gücümüz artsın, şiddetin ve tacizin hesabını birlikte soralım.
Kadınları baskıyla, zorbalıkla, tacizle, şiddetle susturabileceklerini zannedenler çok yanılıyor. Artık kadınlar değil, onlar susacak. Bu düzene sığmayan kadınlar, hak ettikleri şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşam için mücadelelerini büyütüyor.