Türkiye’nin en önemli sulak alanlarının başında gelen, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti 15-16 Eylül tarihlerinde tam iki gün yandı. Sorumsuz sorumlulara göre, “Çok şükür, yangın ormana sıçramamış!” 1700 dönümlük devasa bir alanın kül olduğu, Galeriç Ormanı’nın bir kısmına da sıçrayan yangında yüzlerce canlının ne kadarının telef olduğu konuşulmuyor bile…
Deniz kıyısında oldukça manzaralı ve manidar iki ayrı noktadan yakıldı Kızılırmak Deltası… Manidar diyoruz; çünkü biz bu ülkede, Sürmene Çamburnu’nda kar yağarken çıkan yangın gördük. Yangından bir hafta önce Katar Emiri’ni helikopterle Sürmene Ormanları’nı gezdirirken Emir’in otel kurma düşlerine sevinen AKP iktidarını gördük.
Kavak’ın güzelim Şahin Dağları’nı maden şirketlerine peşkeş çekenleri gördük, bu ülkenin en verimli tarım arazisi Çarşamba Ovası’nı ve üreticilerini, iki santral patronu semirsin diye gözden çıkaranları gördük. Ama yüzlerce canlının barındığı Kızılırmak Deltası’nda bu çapta bir yangını ilk kez gördük.
Bugüne dek yaptıklarınızın, yapacaklarınızın teminatı olduğunu düşünen halkımız, bu yangının kimlerin işine yarayacaksa onlar tarafından çıkarıldığını düşünüyor. 1700 dönüm yandıktan sonra yangını söndürdünüz ama günlerdir kuşkularını dile getiren halkın ve doğaseverlerin tepkisini söndüremediniz. “Kasıtlı mı değil mi, araştırılıyor” deyip, topu savcılığa ve bakanlık soruşturmasına atmanız da halkı ikna etmiyor. Doğasına ve kentine sahip çıkan yurttaşların haklı kaygısının yanında olan TKP Samsun İl Örgütü olarak bu kentin Büyükşehir Belediye Başkanı’na soruyoruz:
1. “Delta’nın her yerinde gözetleme kuleleri, kameralar var. Delta’ya kimlerin girip çıktığı araştırılıyor” diyorsunuz. Piknikçilerin ve özel araçların girip çıkamadığı bu bölgede, onca kule ve kameralara rağmen içindeki tüm canlılarıyla 1700 dönümü yakılan Delta’ya giriş çıkışı neden denetleyemediniz? 56 bin hektarlık Delta’nın güvenliği kaç kamera ve kuleyle sağlanıyor?
2. Birbirine 4-5 kilometre uzaklıktaki iki ayrı noktada yangın çıkması tesadüf müdür?
3. Yangın sırasında Delta’nın korunmasından sorumlu kaç güvenlikçi vardı? Yangından bir hafta önce Delta’da nöbet tuttuğu söylenen Jandarma’nın çekildiği, görevi özel güvenlikçilerin devraldığı doğru mudur? Şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı hepi topu 6 güvenlikçi Delta’nın güvenliğini sağlamak için yeterli midir?
4. 15 Eylül akşamı saat 18.00 gibi Mecidin Gölü denen bölgede, diğeri saat 20.00’ye doğru kıyıda başlayan yangına Büyükşehir İtfaiyesi’nin 21.00’de gelerek saatler sonra müdahale ettiği doğru mudur? O gece söndürme ve soğutma işlemleri tam yapılmadığı için mi yangın ertesi sabah devam etti? Neden tam soğutma ve söndürme yapılmadan Delta terkedildi?
5. Delta’da yangın olasılıklarına dair Büyükşehir’in ve ilgili bakanlıkların aldığı önlemler yeterli midir?
6. Bu bölgeye Arap işadamlarının gelişiyle yangın arasında bir bağlantı var mıdır?
7. Ramsar Sözleşmesi kapsamındaki, Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’ndeki Kuş Cenneti’ne butik otel, lokanta ve bungalov tarzı ev ruhsatı verdiniz. Kuş Cenneti’ni kuşların değil piyasacıların cenneti mi yapmak istiyorsunuz? Kuşların, kaplumbağaların, balıkların beslendiği su yollarında su bisikleti yüzdüren, floraya kesinlikle zarar veren bir işletmeye ruhsat vermek Delta’ya ihanet değil midir?
8. Yangının çıktığı bölgede herhangi bir arazi satışı ve kiralamasına dair bir çalışmanız var mıdır?
“Bu yangın üzerinden konuyu asıl mecrasının dışına çıkarmaya çalışan girişimleri görüyoruz.” demişsiniz.” Yerel yöneticisi olduğunuz bu kentte içindeki tüm canlılarıyla Delta’nın 1700 dönümü yanıp kül olurken derdiniz bu mu?
Asıl mecra Delta’nın 12.9 hektarlık alanında “Türkiye’nin en büyük Doğa Okulu olacak” denilen alana okul yerine pide salonu ve otel ruhsatı vermeniz, bilim insanları yerine piyasacılara alan açmanızdır. Asıl mecra, bu ülkenin tüm kaynaklarını, doğasını, tarım arazilerini sermayeye, rantçılara peşkeş çekme siyasetinizdir.
Rantçı değil, kamucu bir yerel yönetim yurdunun kaynaklarını, doğasını kamu yararına korur; talan etmez, ettirmez. Çarşamba’yı santrale, Kavak’ı madencilere, Kızılırmak Deltası’nı kundakçıların yağmasına teslim etmez.
Asıl mecra, 16 Mart 2020’de yürürlüğe soktuğunuz Türkiye’nin doğal koruma alanlarının tespit ve tesciliyle ilgili son sözün Bakanlar Kurulu yerine Cumhurbaşkanı’nın insafına bırakılmış olmasıdır.
Asıl mecra, Kızılırmak Deltası da dahil I. II. ve III. derece doğal sit alanı olarak ayrılan doğal alanları, “Kesin Korunacak Hassas Alan”, “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak yeniden adlandırıp sit alanlarını derecesine göre yapılaşmaya, hatta madencilik gibi yıkıcı faaliyetlere açıp rant kapısı yapan iktidarınızdır.
Asıl mecra, 1994 yılında üç ayrı kriterde koruma altına alınan Delta’yı, anayasa ve koruma ilkelerine aykırı yönetmelik değişiklikliğiyle yangından 5 ay önce statü değişikliğiyle ‘kontrollü kullanım alanı’ olarak belirleyip burada imarın önünü açan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nızdır.
Delta’yı yakanların ve göz yumanların da, ilgili soruşturmanın da takipçisi olacağız.
Halka yalan söylemek suçtur! Gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.
Susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz!
TKP Samsun İl Örgütü