CIA’siz darbe olmaz da TÜSİAD’sız olur mu?
Avrupa demokrasilerinin Türkiye’ye ışık tuttuğu, ülkemize demokrasinin Avrupa’dan geleceği hikayeleriyle uyutulduk bir dönem.
Sonra, ülkedeki her türlü musibetin aslında bir avuç despot, kalın kafalı askerin halkın ve devletin vesayetini üstlenmek konusundaki inadından kaynaklandığını dinledik.
Askerler, ülkenin yakasını bir türlü bırakmıyordu ve milliyetçi saplantılarıyla, laikliği istismar eden kemalistlikleriyle demokrasimizin yakasından düşmüyorlardı. Bunu dinledik.
Bu ülkede darbelerin hiç de o kadar milli olmadığını, sadece ABD’nin değil, demokrasi cenneti Avrupa’nın emperyalistlerinin de onaylamadığı bir darbenin yapılamayacağını, tüm dünyada ABD’nin ve NATO’nun darbe mühendisliğinin merkezi olduğunu anlattık.
Bu sefer hikâye değişti. Ülkemizin darbeler tarihi de yeniden yazıldı. Buna göre darbeler bütünüyle dış güçlerin, ABD’nin tezgahıydı.
Ülkemizin zenginleri bir anda aklanıverdi. TÜSİAD, MESS, bir dizi patron kuruluşu demokrasi tarihimizin yüz akı oluverdi.
Oysa 12 Mart ve 12 Eylül’de emperyalistlerin “akıl verdiği” yol yorda
boyunegme_221_dijital