Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’teki kuruluşu bu topraklarda şu ana kadar atılmış en ileri adımdır. 1923 Cumhuriyetinin daha kuruluş aşamasında görülebilecek sorunları bu gerçeği değiştirmez. 1923, geri kalmış, teba kültürüne dayalı bir toplumdan, eşit yurttaşlık haklarına sahip bir toplum yaratma idealine yaslanmıştır. Cumhuriyetin ilanının açtığı yolda kamusal hayatın dinsel dogmalardan arındırılması konusunda önemli adımlar atılmış, tüm eksikliklerine karşın laiklik bir ilke olarak Anayasaya girmiştir.
En önemlisi, 1923 Cumhuriyeti Türkiye’de modern sınıf mücadelelerinin önünü açmış, işçi sınıfının ve onun temsilcisi olarak solun siyaset sahnesine çıkmasına neden olmuştur.
Ancak cumhuriyetin sahiplerinin sınıfsal karakteri, patronların gerici niteliği ile cumhuriyetin ilerici karakteri ve ideallerinin barışması mümkün değildir. Yine, emperyalist ülkeler bu topraklarda 1923’te kurulan cumhuriyeti hiçbir zaman içine sindirememiştir.
Türkiyeli patronlar ve emperyalist ülkeler aralıksız cumhuriyetin altını oymuş, en sonunda da sermaye sınıfı 1923 Cumhuriyetinin ilke ve değerlerini tamamen terk etmiştir. 12 Eylül askeri darbesiyle birlikte büyük bir atılım yapan karşı-devrimci süreç, 12 Eylül’den sonra gelen halk ve işçi düşmanı, piyasacı,
gerici ve işbirlikçi hükümetler tarafından aralıksız sürdürülmüştür.
1923 Cumhuriyetini fiilen bitiren ise bu karşı-devrimci sürecin yarattığı bir siyasi özne olarak görülmesi gereken AKP’dir.
Bugün 1923 Cumhuriyeti geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde yıkılmıştır. Ülkemizde artık bağımsızlık düşüncesi mahkûm edilmektedir. Eşit yurttaşlık bir hak olmaktan çıkmış, insanlar dini, mezhepsel ve etnik kimliklerine göre tasnif edilmeye başlanmıştır. Temel kamu hizmetlerinin parasız olarak sunulması söz konusu bile edilmemekte, “piyasa” her şeyin üzerinde tutulmaktadır. Ülkemizde kanunlar ve toplumsal yaşamda yurttaşlık hakları değil, İslami kaynaklar esas alınmaktadır. Türkiye’nin ekonomisini uluslararası tekeller yönetmektedir.
Cumhuriyeti ortadan kaldıran bütün bu sürece bakıldığında, cumhuriyetçiliğin bu topraklarda tekrar nasıl yükseleceği de görülmektedir. Cumhuriyetçi değerler, düzenin siyasi partileri ve kurumları tarafından taşınamaz hale gelmiştir. Cumhuriyetçilik artık yalnızca emekçilerin ellerinde yükselebilecektir. Cumhuriyetçilik, yalnızca sosyalizm mücadelesiyle birlikte güç kazanabilecektir. Aydınlanmacılık, bağımsızlıkçılık ve kamuculuk, yeni bir cumhuriyetle, sosyalist cumhuriyetle hayat bulacaktır.