Sıra Arkadaşlarımıza,
Yeni okul döneminde hayat pahalılığının, yoksullaşmanın neredeyse tek gündem olduğu bir süreç yaşıyoruz. Oldukça hayati, hepimizi son derece yakından ilgilendiren bu meseleler içinde başka bir şey konuşmak da zaten pek mümkün değil.
Bizler bu hayat pahalılığı ve yoksullaşmayı, okumak için çalışmak zorunda olan sıra arkadaşlarımızdan, alamadığımız test kitaplarından, ailelerimizin işten çıkarılmasından, işçilerin sesini yükselttiği grevlerden, ay sonunu getirememenin üzüntüsünden, kaygısından, fatura ‘borcu’ nedeniyle elektriği, suyu, doğalgazı, interneti kesilenlerden biliyoruz…
Aslında tüm bunları ve daha fazlasını epeydir biliyoruz, bu ülkede kolay olan bir şey yok bunun da farkındayız. Yaşamak, nefes almak, arada bir mola vermek, kendini geliştirmek, istediğin mesleği yapabilmek, emeğinin karşılığını alabilmek…
Çok temel insani ihtiyaçlarımızı karşılamak birer lüks haline gelmişken bizler bu sömürü düzeninden daha da nefret ediyor, öfkemizi diri tutuyoruz. Bu böyle de olmalı ama daha ne kadar bekleyeceğiz ve asıl soru kimi veya kimleri bekliyoruz?
Kışın başından beri ancak özellikle son zamlarla elektrik ve doğalgaz faturaları halkın cebini yakıyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde eylemler sürüyor ve insanlar ‘karanlığa, soğuğa mahkum değiliz!’ diye sloganlar atıyorlar. Çok haklılar, hiçbirimiz mahkum değiliz. Elektrik ve doğalgaz birkaç patronun elinde, her yıl sattıkları temel haklardan milyonlarca lira kazanıyorlar. Özelleştirmenin, piyasa ekonomisinin anlamı bu: Milyonlar temel ihtiyaçlarını karşılayamazken o haklardan kâr etmek. Ve bir yandan 21. yüzyılda 1 hafta boyunca bir şehre elektik verememek, solunum cihazına bağlı yaşayabilen insanları, kışın ortasında kesilen elektrik nedeniyle ölüme, soğuğa, hastalığa terk etmek…
Peki bunların karşısında gerçekleşen eylemler? İnsanlar eylem yapıyorlar ancak elbette bir amaç uğruna: #HemenDevletleştirme diyorlar. Elektrik ve doğalgaz bir avuç zenginin değil toplumun çıkarlarına eşit ve ücretsiz sağlanmalı, patronlar sırtımızdan ısınıyoruz diye kâr etmeyi bırakmalı diyorlar. Ve bu amaç bir hayal değil, tarihte onlarca kez halk, çalışarak ürettiği zenginlikleri kendi ellerine almayı başardı.
Bu ülkenin ilerici gençlerinin verilen kavgada taraf olması gerekir. Sürekli gericilik ve eşitsizlik üreten kapitalizmle bir derdi olmalıdır, ve zaten vardır… Düzenin böyle gitmeyeceğinin de farkındayız, çünkü bu düzende yoksullaşmanın, karanlığın, gericiliğin dibi yok ancak karşılarında da sona ermeyecek bir mücadele var.
İktidarıyla, muhalefetiyle kapitalizm bize bir çıkış sunamıyor, sunamaz. Yaşadıklarımız bize bir şey öğretti, üstelik bu ders kitaplarında da yazmaz, kendi kaderimizi kendi ellerimize alacak olan adımları atmadan hiç kimse, hiç kimseyi hiçbir şeyden kurtaramaz. Bize umut olacak tek şey mücadele etmek olabilir. Solcu Liseliler bu umudu üretmek için bir araya gelmeliyiz diyor. Kabul etmemenin, ayağa kalkmanın, yetti artık demenin kolay, bu düzene ayak uydurmanın daha zor olduğuna inanıyoruz. Ya atacağız bu karanlığı ve üzerimize yapışan asalaklarıüzerimizden ya da yoksullaşmaya, ümidimizi kaybetmeye devam edeceğiz.
Hayatımız ve geleceğimiz için Ayağa Kalk diyoruz. Ve evet öyle bir ülke mümkün, o ülke gençlerle gelecek!
Şimdi omuz verme zamanı!
Solcu Liseliler