İstanbul Sözleşmesi, 20 Mart gecesi bir Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye açısından hükümsüz sayıldı. Sözleşme gereği bu karar 1 Temmuz tarihinden itibaren geçerli olacak.
Sözleşme’den çıkılması kararını alan makamın bu kararı alma yetkisi yok. Yani karar haksız olduğu kadar hukuksuz da… Ancak mesele bir gece yarısı kararından, hak, hukuk, makam ve yetki tartışmasından ibaret değil.
AKP sözleşmeye karşı en az iki yıldır sistematik ve örgütlü bir çalışma yürütüyor. Nasıl mı? Kadınların en temel haklarını kullanmalarının aileleri mağdur ettiği edebiyatı yaparak!
Yandaş basını, kendi sosyal medya gruplarını ve örgütlenmelerini kadının yaşam hakkına yönelik saldırılarda aklayıcı ve tetikçi olarak kullanarak!
İktidar yanlısı kadın örgütlerine kadın ve erkeklerin eşit olmadığını, birbirlerinin tamamlayıcısı olduklarını söylettirerek!
Yargısal süreçlerde, kadın katillerinin ‘hakkımdaki koruma kararı beni sinirlendirdi’ beyanını tahrik indirimine gerekçe sayarak!
Ve bizzat AKP teşkilatlarında kadın düşmanlığını örgütleyerek!
Kısaca kadın düşmanı bu düzenin kadına yönelik saldırısındaki örgütlülüğü ve sürekliliği çok net!
Biz kadınlar mevcut haklarımızı kullanmak için bile mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Ama haklarımızı gasp edenler karşısında tek bir adım dahi geri atmaya niyetimiz yok. Aksine, çok daha ötesi için el ele vererek, omuz omuza durarak; aldığımız nefesi dahi paylaşarak yaşayacağız.
Onlar örgütlüyse biz bin kat daha örgütlü olacağız. Kazandıklarımız bizimdir, dokundurtmayacağız!
Çok daha fazlasını alacağız!
Özgür yaşayacağız. Eşit yaşayacağız.
1 temmuz ve kadın kararları Dijital-SON-2