Herkes Küba’yı konuşuyor
Salgın günleri bedel ödetiyor. İnsanlık kapitalizm denilen baş illetten kurtulamamış olmanın bedelini ödüyor. Piyasa düzeninin aptallaştırdığı gazeteciler, siyasetçiler Çin’de salgın ortaya çıktığında bunu fırsat bilip yine emperyalizmin kutsal mabedlerinin reklamına girişmişlerdi. Çin’de komünizmin kalıntısı otoriter düzenin hastalığı gizlediğini, baskıcı yöntemlerle dizginlemeye çalıştığını anlatıyorlardı.
Sonra salgın dünyaya yayıldı.
Çin’de ortaya çıkışı bu ülkede kapitalizmin gelişiminin yarattığı kontrolsüz kentleşmeyle ilgiliydi. Salgının kontrol altına alınmasıysa bu ülkede hâlâ ayakta olan kolektivist kültürün sayesinde oldu.
Diğer kapitalist ülkeler Koronavirüs’le tanıştıkça felaketin “geri kalmış Çin”in değil tüm kapitalist dünyanın kaderi olduğu görüldü.
Felaket sadece virüs ve onun yayılması olarak çıkmadı karşımıza. Bencillik, aç gözlülük, plansızlık, akılsızlık olarak çıktı. İşten çıkartmalar, sağlık sigortası olmayan yoksulların ölüme terk edilmesi, güvenliksiz koşullarda çalışma olarak çıktı.
Bunlar olurken bir ülke, sosyalist Küba karanlığın içinde parladı.
Uzun süredir hakkında konuşulan sağlık sistemiyle parladı.
Halk sağlığı örgütlenmesiyle, doğal ve toplumsal felaketleri göğüslemeyi bilen örgütlü toplumuyla parladı.
Dünyanın dört bir yanına gönderdiği gönüllü sağlıkçılar ordusuyla parladı.
Herkes Küba’dan söz ediyor.
Ve herkes neden söz ettiklerini her gün biraz daha iyi kavrıyorlar: Küba’dan söz ediyorlar. Sosyalist Küba’dan!
boyunegme_214_dijital