EMPERYALİST KORSANLARDAN KURTULMALIYIZ
Dünya bir kör dövüşünün içinde. Uluslararası sermayenin doymak bilmez kâr hırsı dört bir yanımızı savaş alanına çevirmiş durumda. Dünyanın her noktasında emperyalist paylaşım kavgası halkları sefalete, karanlığa ve ölüme sürüklüyor.
Yanı başımızdaki Suriye’de sekiz sene önce ABD eliyle başlatılan iç savaş ve sonrasındaki işgal de bunun en sıcak örneği. Önce ABD emperyalizminin silahlandırdığı, AKP iktidarının eğittiği yobaz sürüsü ateşe verdi ülkeyi. Sonra da ateşi söndürme bahanesi ile aynı ülkeler akbabalar gibi üzerine üşüştüler Suriye’nin.
Suriye halkına düşen ölüm, göç ve sefalet oldu. ABD, Rusya, İran, Türkiye, İngiltere, Fransa, Almanya ve sıraya girmiş bekleyen başka ülkeler ise yıllardır, bizim Suriye’den kazancımız ne olacak, itiş kakışı içerisinde.
Bu düzende büyüğünden küçüğüne kapitalist ülkelerin tek derdi yağmadan pay kapmak. Egemen bir ülke olabilmenin ölçütü yağmadan alınan payla ölçülüyor nerede ise. Kapitalist dünyada egemen olan tek güç ise emperyalizm. İşte o yüzden dünyanın dört bir yanında halklar birbirine düşürülüp, savaşlar çıkarılıyor, ülkeler işgal ediliyor.
Emperyalizm halklara sadece savaş ve ölüm vadediyor.
BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK TAŞERONLUKLA GELMEZ
Büyük bir emperyalist güç değilsen ve yine de paylaşım kavgasında pay kapma peşindeysen sana düşen en fazla taşeronluk. Taşeronluk ise emperyalizme bağımlılıktan başka bir şey değil.
Peki memleketini esaretten kurtarmanın yolu bu esaret zincirinde bir üst halka olmaya çalışmak mı? Bu emperyalizme bağımlılığı artırmaktan başka bir sonuç doğurmuyor. Yani emekçi halkın esaretini daha da artırmış oluyor.
Türkiye’de patronlar AKP’nin Suriye’nin kuzey doğusunu fetih girişimlerini büyük bir heyecanla karşılıyorlar. Suriye’nin kuzeydoğusu, enerji kaynakları, toprağının bereketi, ve pek çok önemli transfer hattına yakınlığı nedeniyle yatırım yapmak isteyen patronlar için çok cazip, uluslararası ilişkiler adına çok kritik bir bölge. Evlerinden, yurtlarından koparılmış, hayatları mahvedilmiş, yıllardır oradan oraya sürüklenmiş insanlar üzerinden ucuz emek sömürüsü hayalleri de cabası…
Para babalarının yağmaya ortak olma hayallerinin Türkiye’yi esaretten kurtarmayacağı ise çok açık. O hayalin sonunun halklar için bir felaket olduğu da…
Diğer yandan, sırtını şu ya da bu emperyalist güce yaslayanlar; çıkışı emperyalizmin halkları bölme stratejilerinin bir ürünü olan özerk yönetim, yerellik, bölgecilik gibi yollarda görenler, hangi türden olursa olsun milliyetçilikten medet umanlar da Suriye’deki Kürt ve Arap halklarının esaretini artırmaktan başka bir şey yapmamış oluyorlar.
Tek yol, bu esaret zincirini kırmak. bu sömürü düzenine, emperyalist yağmaya karşı gelmedikçe bu bağımlılık sona ermeyecek. Emperyalizmin askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel varlığına son vermek gerekiyor. Hem kendi halkımız için hem de bölgedeki tüm emekçi halklar için tek kurtuluş bölgedeki emperyalist bağımlılık ilişkisinin son bulması.