NATO güçleri, sınırlarımızın biraz ötesinde, 9 Haziran’a kadar sürecek bir tatbikata başladı. Olası savaş senaryoları için güçlerini, örgütlülüklerini, eşgüdümlülüklerini tahkim edecekler.
Siyaset ve diplomasi alanında arka arkaya attığı adımlarla bölgedeki hâkimiyetini artırma peşinde olan ABD, suç örgütü NATO aracılığı ile bu hâkimiyeti biraz daha güçlendirmeye çalışacak.
Peki kimi hedef alıyorlar bu tatbikatla? Müttefiklerini mi? NATO üyesi olmayan ülkeleri mi? Yoksa bazı basın ve siyaset çevrelerince ima edildiği gibi, Türkiye’yi mi?
Hepsi ve hiçbiri.
Giderek iç çatışmaları artan emperyalist sistem içindeki tüm aktörler, buradan kendilerine mesaj çıkarabilir. Savunma harcamalarını GSYH’lerinin %5’ine çıkarmaları tavsiye edilen tüm NATO ülkeleri, kendi savunma planı üzerine çalışan Avrupa, emperyalist rekabetin başlıca aktörlerinden Çin ve daha birçok aktör bu tatbikatı izleyerek notlar alabilir.
Ama mesajın ve tehdidin en büyüğü, bu ülkelerin yönetenlerine değil, emekçi halklarına.
Dünyadaki çelişki ve çatışmaların böylesine arttığı bir dönemde, savaş provalarının ve verilen mesajların gerçek bir çatışmaya evrilmesi, bazen derin bir hesap bazense anlık bir hesap hatası meselesidir.
Bu tatbikatın bir kez daha gösterdiği, öyle bir an geldiğinde, dört bir yanımızın halka düşman suç örgütü NATO’nun askerleri ve üsleriyle çevrili olacağı gerçeğidir. Daha da önemli olan ise, bu askeri varlığın kendi içimizde ve topraklarımızda da mevcut olmasıdır.
Sürmekte olan NATO tatbikatı, yalnızca ülkemizin değil, Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın ve tatbikata katılan diğer Balkan ülkelerinin halklarının güvenliğine yöneltilmiş bir tehdittir. NATO ve ABD üsleriyle donatılan Ege’de konuşlandırılan silahların ucunda, iki kıyıda da emekçi halk durmaktadır.
Karadeniz’de, Ege’de ve dünyanın başka yerlerinde savaşları önleyecek ve savaşçı NATO’nun hazırlıklarını boşa çıkaracak bir tek şey var: O da, emperyalist planların karşısında dimdik duracak örgütlü bir halk.
Böyle etkili bir karşı koyuş için NATO’nun bizim iç meselemiz olduğu gerçeğini hatırlamalıyız. Her ne kadar uluslararası boyutları olsa da, NATO, ülkemiz için sadece bir dış politika gündemi olarak ele alınamaz. İçimizdeki NATO, sermaye iktidarının çıkarlarını korumakta, halkımızın güvenliğini hedef almaktadır. Öyleyse işe buradan başlamalıyız.
Türkiye NATO’dan çıkmalı. NATO da tüm askerleri ve üsleriyle ülkemizden çıkmalı.
NATO’ya sadakat yemini eden iktidar ve muhalefetin toplumdaki anti-emperyalist hassasiyeti suistimal etmesine izin vermemeli, NATO’nun ve NATO’cuların karşısında emekçi halkın örgütlü gücüyle durmalıyız.
Ülkemizdeki NATO karşıtı sesi yükseltmeli, bu sesi diğer ülkelerin emekçilerinin seslerine katmalı, onları da cesaretlendirmeliyiz.
Bu ses, NATO’yu defedişimizi hızlandıracak ve emperyalist saldırganlığı geriletecek yegâne güç olacaktır.