Bugün Fidel Castro önderliğindeki Kübalı genç devrimcilerin ABD kuklası Batista diktatörlüğünü alaşağı etme hedefiyle Moncada Kışlası’na gerçekleştirdikleri baskının 70. yıldönümü.
Baskını gerçekleştiren gençler, altı yıl sonra zaferle taçlanacak olan Küba devrim mücadelesinin ilk ateşini yaktılar. Baskın, ülkede hüküm süren baskı ve sömürünün mevcut düzen içinde çözüme kavuşamayacağının ilanıydı. Askeri darbeler altında ezilmiş, sivil hükümetlerin yoz demokrasi oyunlarından yorgun düşmüş Küba halkının umut ve kararlılıkla kendi kaderini ele alışının başlangıcıydı.
Küba halkını ayağa kaldıran şey yalnızca eylemin gözüpekliği değildi; derin bir yurt sevgisi ve keskin bir bağımsızlık iradesiyle yola çıkan, tavizsiz bir toplumsal adalet arayışı ve kapsamlı bir kalkınma programıyla hareket eden gençlerde cisimleşen güçlü ahlaki ilkelerdi. Onlar başı dik duruşları, sözünü sakınmayan dürüstlükleri, çıkar gözetmeyen adanmışlıkları, kimsenin teslim alamayacağı kararlılıklarıyla onurlu Küba halkının içindeki cevheri harekete geçirdiler. Bu ahlaki ilkeler Küba’nın bugüne uzanan devrim tarihinin temelini oluşturdu; o tarihin güçlük ve mücadelelerle dolu her dönemecinde tekrar tekrar sınandı ve perçinlenerek günümüze taşındı.
Bugün Küba devrimi, eşit ve özgür bir dünya özlemi içindeki tüm insanlık için eşsiz bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor; bunda Küba sosyalizminin toplumsal alanda yarattığı büyük kazanımlar kadar Küba halkının ve Küba devrimci önderliğinin kıskançlıkla sahip çıktığı ahlaki ilkelerin de payı var.
O yüzden Küba devrimiyle dayanışmak toplumsal ve siyasi olduğu kadar ahlaki de bir sorumluluk. Küba’nın sosyalizm bayrağını tek başına taşımak zorunda kaldığı, bunun karşılığında ABD emperyalizminin ölçüsüz saldırılarına maruz kaldığı günümüzde bu sorumluluk her zamankinden ağır.
ABD’nin Küba’ya uyguladığı ablukanın etkileri her yıl milyarlarca doları aşıyor; ancak bu insanlık dışı politikanın sonuçları yalnızca ekonomik verilere bakılarak ölçülemeyecek kadar derin. Altmış yıldan uzun zamandır uygulamada olan ve pandemi döneminde daha da sertleştirilen bu soykırım politikası Küba halkının sağlığı, beslenmesi, eğitimi, kültürel gelişimi başta olmak üzere toplumsal yaşamın her veçhesini tehdit ediyor.
ABD emperyalizmi bununla da yetinmiyor; abluka politikasıyla bizzat ağırlaştığı ekonomik güçlüklerin nedenleri hakkında türlü yalanlar yayarak Küba’da sosyalizmin “başarısızlığı” iddiasıyla karalama kampanyaları yürütüyor. Bu sorunların nedenlerini çarpıtan basın ve sosyal medya kampanyalarına milyonlarca dolar akıtarak ülkede siyasi istikrarsızlığın ve toplumsal ayaklanmaların önünü açmak için her türlü yolu deniyor.
Tüm bu alçakça saldırıların amacının Küba’ya “insani” amaçlı bir askeri müdahalenin önünü açmak olduğunu biliyoruz. İnsanlık dışı abluka politikasını lanetliyor, Küba’yı istikrarsızlaştırmayı hedefleyen her türlü yalan ve girişimi tereddütsüz reddediyoruz.
Türkiye Komünist Partisi, Küba halkının ve onun meşru devrimci önderliğinin yanındadır. Partimiz tarihin en zorlu dönemeçlerinden devrimci iradesiyle başı dik çıkmış Küba halkı ve Küba Komünist Partisi’yle olan dostluk ve dayanışma bağlarını daha da güçlendirerek sürdüreceğini ilan etmektedir.
Küba devriminin bundan 70 yıl önce giyindiği ahlaki zırh, onu hedef alan her türlü yalan ve çarpıtmayı göğüsleyecek sağlamlıktadır. Türkiye Komünist Partisi, buna duyduğu sarsılmaz inançla hareket edecek, Küba halkının onurlu mücadelesine tepeden bakan hiçbir ithama ve felaket tellallığına geçit vermeyecektir.
Moncada Baskını’nın 70. yılı kutlu olsun!
Yaşasın Sosyalist Küba!
Yaşasın enternasyonalist dayanışma!
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi