Konya’da 24 Mart tarihinde Suriyeli bir ailenin 9 yaşındaki küçük çocuğu ve annesi komşuları tarafından saldırıya uğradı. Suriyeli, 9 yaşındaki bir çocuk, yemeklerinden artanları sokak kedilerine vermek istemiş apartmandaki diğer bir aile de apartmanı kirlettiklerini öne sürüp küçük çocuğa ve anneye saldırmış, kolunu kırmıştı.
Suriyeli aileye yönelik şiddeti kınıyoruz. Bu şiddetin arka planında Suriyelilere karşı yürütülen ve giderek yükseltilen ırkçı politikalar var. Bu saldırılar ne yazık ki ilk değil. Ancak Suriyelilere karşı yapılan saldırıların nasıl gerçekleştiğini, nasıl üstünün örtülmeye çalışıldığını ve bunların önüne nasıl geçilmesi gerektiğini biliyoruz.
Suriye’de savaşın doğrudan tarafı olan AKP hükümeti eliyle, savaşta mağdur olan milyonlarca kişi herhangi bir plan program olmadan ülkemize göç ettirildi. Kimi zaman dini söylemlerle sahip çıkılıyor gibi yapıldı kimi zamansa Avrupa’ya karşı ‘kapıları açarım” diyen iktidar tarafından tehdit unsuru olarak kullanıldı. Ülkemizde yaşayacağı kesin olan Suriyeli insanların, ülkeye uyumu için hiçbir çalışma yapılmadı. Şehrin en köhne köşelerine yerleştirilip oralarda gettolar oluşturuldu. 10 yıldır ülkemizde yaşayıp hâlâ okula ulaşamayan çocuklar, Türkçe bilmeyen yurttaşlar, evinden hiç dışarı çıkmamış kadınlar, durmadan polisiye vakanın yaşandığı mahalleler var.
Tüm bunlardan faydalanmaya çalışan ise patron sınıfı. Milliyetçilik yükseldikçe, emekçilerimiz gerçek düşmanı unutuyorlar. Hakkını vermeyen patron yerini “işini elinden alan” Suriyeliye bırakıyor. Sigortasız çalıştığı iş yerinde kaza geçirdiğinde önlemleri almayan iş yeri sahibi değil, “iş yerinin düzenini bozan” mülteciler suçlanıyor. Yeni yılda patron enflasyonun çok altında maaş verdiğinde “hakkını aramayan” yabancı işçiler sorumlu sayılıyor. Emekçilerimizin birbirine düşman edilmesi yetmiyormuş gibi patron sınıfı da sütten çıkmış ak kaşık haline dönüyor.
Mültecilerin, ülkemizdeki yurttaşların üzerinden geçindiği algısı yaratılıyor. Mültecilere sağlığın ücretsiz olduğu, devletin barınma sağladığı yalanı söyleniyor. Devletin yurttaşlardan topladığı vergilerle hiç çalışmayan Suriyelilere baktığı söyleniyor. Oysa Konya’da son yaşanan örnekte de gördüğümüz gibi kulübeden bozma evler 1500 liraya mültecilere kiralanıyor. Doktorun yazdığı ilaçları almak için bile sayısı sınırlı ve yeri bilinmeyen eczaneleri aramak zorunda kalınıyor.
Hangi devlet dairesine gitseler, memurların yüzü düşüyor. Mültecilerin neden geldiğini, neden hastalandığını, neden devlette işi olduğunu sorgulayan bir sürü görevli ile karşılaşıyorlar. Dayak yemeleri onlar için normalmiş gibi darp raporu talep etmelerini yadırgıyorlar. Canlarını korumaları gereken emniyet güçleri olayların üzerini kapatmaya çalışıyor. Haklarını aradıklarında ise şımarıklıkla suçlanıyorlar. Haklarını bilmemeleri herkes için şans sayılıyor. Zaten bilseler bile ilk tepki “sizi göndeririz” oluyor.
Patronların sömürü düzeni devam etsin diye onca kötülük mültecilerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Ülkemizde yaşayan onlarca emekçi estirilen milliyetçilik rüzgârının peşine takılsın istiyorlar. Tüm bunları reddediyoruz.
Türkiye Komünist Partisi zamanında AKP’nin Suriye’deki savaş politikalarıyla nasıl mücadele ettiyse, şimdi de patronların her türlü yalanıyla, ürettiği ırkçılıkla, işçi sınıfımızı bölen mülteci düşmanlığıyla öyle mücadele edecek. TKP Konya İl Örgütü olarak bu sorumluluğun farkındayız. Bu ülkenin alın teriyle çalışan her yurttaşı insanca bir yaşama kavuşuncaya kadar bizler de rahat yüzü görmeyeceğiz.
Emekçiler yan yana gelecek, örgütlenecek, haklarını omuz omuza arayacaklar. Mahallesinde komşusunun elektriğini kestirmeyecek, faturalara karşı beraber direnecek, hayat pahalılığına karşı dayanışacak.
Türkiye Komünist Partisi Konya İl Örgütü olarak, ülkemizde yaşayan tüm emekçileri bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz.
TKP Konya İl Örgütü