Göçmenliğin bölgesel bir olgu olmaktan çoktan çıktığı bir zamanda yaşıyoruz. Sermayenin kâr hırsı ve emperyalist rekabet, tüm insanlığı, yaşam hakkından başlayarak tehdit ediyor. Eşitsizlikler dünyanın her yanında derinleşiyor. Emperyalist savaş ve yıkım, doğal afetler, yoksulluk, adaletsizlik, geleceksizlik milyonlarca insanın zorunlu olarak yerlerinden edilmeleriyle veya daha iyi bir yaşam arayışı içinde ülkelerini terk etmek zorunda kalmalarıyla sonuçlanıyor.
Göçmenlik bu nedenle en çok da trajedilerle birlikte anılıyor. Emekçi halklar için insanca bir yaşamın mümkün olmadığı bu düzende, göç yolculuğunun sonunda hayatta kalanları gittikleri yerlerde yine çoğu zaman eşitsizlikler, sömürü ve yabancı düşmanlığı bekliyor.
Göçün kaynağında eşitsizlikler ve savaş yatıyor. Göçün sonuçlarından ise yine en çok bu tablonun sorumluları faydalanıyor. Göçmenler, ikiyüzlü emperyalist politikalarda yeri geliyor bir pazarlık unsuru olarak öne sürülüyor, yeri geliyor başka ülkelere müdahalenin bir kanalı olarak kullanılıyor. Ve en çok da emekçileri birbirine düşman etmenin, çalışma ve yaşam standartlarını aşağıya çekmenin bir aracı olarak patronlar tarafından memnuniyetle karşılanıyor.
Bu nedenle, insanlık için bir trajedi haline gelen göç sorununun çözümü sermaye sınıfıyla ve emperyalizmle hesaplaşmaktan geçiyor.
Türkiye Komünist Partisi, 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’nde bu hesaplaşmanın emekçilerin birlikte mücadelesi ile başarıya ulaşacağını yineliyor, kimsenin ülkesini gönülsüzce terk etmek zorunda kalmayacağı günler için eşitsizliğe karşı mücadeleye çağırıyor.