Bugün Soma Katliamı’nın on birinci yıldönümü. Cumhuriyet tarihinin en büyük iş cinayeti olarak tarihe geçen bu katliamda tam 301 işçi kardeşimizi kaybettik.
Soma’daki bu kömür ocağı, özel sektöre açılan pek çok maden sahasından biriydi. Dönemin Enerji Bakanlığı tarafından örnek gösterilen, sözüm ona “en başarılı” kömür ocağıydı. Madencilikte özelleştirmenin üretim için ne kadar verimli, işçiler için ne kadar güvenli olduğunu bu kömür ocağı üzerinden anlatıp durdular. Devlet erkanı açılışlarında boy gösterdi, sahibine ödüller verildi. Patron sadece ödül değil, milyonlar kazanarak kasasını doldurdu. Sonra, basit bir ölçümün sağlıklı yapılmaması nedeniyle ocakta yükselen metan gazı fark edilemedi ve çıkan yangında 301 işçi can verdi.
Birkaç ay sonra, bu sefer Ermenek’te bir kömür ocağında 18 işçi can verdi. Bu ocağı da Karaman’ın köklü ailelerinden biri işletiyordu. Burada madenciler göçük altında kalarak değil, yerin altını dolduran suda boğularak can verdi.
Ermenek’ten bir kaç ay sonra İstanbul Mecidiyeköy’de, yine özel sektöre peşkeş çekilen bir arazide, bu kez dikilen gökdelenlerin yapımında çalışan on işçi, işbaşı yaparken kullandıkları yük asansörünün yere çakılmasıyla can verdi.
Birkaç ay arayla olan bu iş cinayetlerinden ders alınır, tedbirler ve denetimler sıkılaştırılır diye düşünenler yanıldı. İşçiler servis araçlarında, kamyon kasalarında, maden ocaklarında, fabrikalarda, tersanelerde, ofislerde çalışırken ölmeye devam ettiler.
Ülkeyi yönetenler buna fıtrat dedi, şirketleri yönetenler iş kazası.
Hiçbirinin hesabı sorulmadı. Kâr üzerine kurulu bu düzende kimseden hesap sormayacaklarını biliyoruz. Ama hesabı tutuyoruz. Gaspettiğiniz her bir hakkın, yaşamdan kopardığınız her işçinin hesabını sormak için…