SSCB’nin çözülmesinden ve Yugoslavya’daki emperyalist savaştan 30 yıl sonra, Avrupa’da yeni bir savaş patlak veriyor. Rusya’nın kabul edilemez askeri müdahalesi ve Ukrayna işgali, yıllar boyu ABD, NATO ve Avrupa Birliği’nin Kiev’deki gerici hükümete ve bu ülkedeki paramiliter ve faşist gruplara verdiği destek ile Rusya’nın ekonomik, politik ve askeri olarak kuşatılması planlarıyla hazırlandı.
‘Savunma’, ‘güvenlik’ ve ‘uluslararası garantiler’ gibi başlıklardaki emperyalist bahaneler ile Suriye, Libya, Afganistan, Mali gibi ülkelerde katliamlar yürüten ABD, NATO ve AB’nin iki yüzlü barış çağrıları bir provokasyon oluşturuyor. Putin’in Bolşeviklere, Lenin’e ve Sovyetler Birliği’ne karşı dile getirdiği iftiraları da kabul edilmez. Putin 70 yıl boyunca sosyalizm bayrağı altında yaşamış bu halkların ve etnik toplulukların şu an kapitalist restorasyon sebebiyle ciddi bedeller ödediklerini örtbas etmeye çabalıyor.
Öne sürülen bahanelerin ve tarihsel olmayan nutukların arkasındaki asıl gerçek ise söz konusu emperyalist çatışmanın ABD-NATO-AB ve kapitalist Rusya arasındaki pazar payı, enerji ulaşım hatları ve etki alanını genişletme çekişmesinden kaynaklandığıdır. Bu yarışın bedelini halklar kanlarıyla ve yükselen enerji, petrol ve diğer tüketici ürünleriyle ödüyorlar.
Halkların çıkarına hizmet edecek tek şey emperyalist saflaşmada bir taraf olmayı reddetmek ve emperyalist savaşa karşı bağımsız bir mücadeleyi örgütlemektir.
Halklar, bu savaşa çok yönlü yurtdışı misyonlarla katılan, ülke topraklarını Avro-Atlantik savaş üslerine açan ve AB-NATO çıkarları için silah yarışına giren kendi ülkelerinin burjuvazilerini ve hükümetlerini kınamak zorunda. Kendi topraklarında egemen olmak için, emperyalist planların bir parçası olmaktan kurtulmak ve NATO ve AB gibi emperyalist birliklerden çıkmak için mücadele etmek zorundalar.