Erdoğan’ın 14 Mayıs tarihinde yapılacak bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı hukuken açık bir gerçektir. Ancak AKP’nin yirmi yıllık icraatlarında hukuksuzluğun neredeyse bir kural haline geldiği unutulmamalıdır. Siyasi iktidarın zihniyeti ve tarihsel misyonu başından beri gayri-meşrudur ve AKP kendisine, gayri-meşru politikaları için hukuksal kılıf uydurmaya gereksinim duymadığı bir siyasal zemin bulmaktadır. Bu zeminin oluşmasında AKP kadar, böylesi bir dönemeçte seçimlerin 10 gün önce mi 20 gün sonra mı yapılacağı tartışmasına kilitlenen parlamento muhalefetinin de sorumluluğu vardır.
AKP’nin meşruiyeti ne zaman yasal ya da toplumsal açıdan sorgulansa hemen onun yardımına koşan parlamento muhalefetinin önümüzdeki seçim sürecinde oluşacak hukuksuzlukları engellemesi beklenmemelidir.
Her tarafı dökülen seçim yasası karşısında tutarlı bir pozisyon belirleyemeyen, seçim sürecinde bir siyasi partinin kapatılmasının kabul edilemeyeceğini bile açıkça söyleyemeyen, mükerrer oyu kısmen de olsa engelleyebilecek parmak boyasını dahi ısrarla gündemde tutamayan, bazı koşullar yerine getirilmeden yapılacak bir seçimin gayri-meşru olacağını ilan edemeyen bir muhalefetle karşı karşıyayız.
TKP açısından tablo nettir.
Seçim bir an önce yapılmalıdır. TKP seçimlere hazırdır, seçim çalışmalarını başlatmıştır. Ancak TKP “seçimlerin tek başına çözüm” olduğu yalanına ortak olmayacak, gerçekleri söyleyecektir.
TKP, iktidarın seçim sürecinde ve seçim günü “seçme ve seçilme hakkı”na karşı yapabileceği hamleler karşısında açık tavır alacak, düzen muhalefetinin toplumsal baskıya dayanamayarak vermek zorunda kalacağı tepkilere ortak olacak ancak kimsenin Türkiye toplumunu aptal yerine koymasına müsaade etmeyecektir.
Halkımız seçim öncesinde parmak ve gün hesabına değil, kendi toplumsal gücüne güvenmelidir.