Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Perşembe akşamı Ekol TV’de yayınlanan Editör programında Gürkan Zengin’in sorularını yanıtladı. Okuyan, 1 Mayıs, Türkiye’de solun durumu, düzen siyaseti, kapitalizm, sosyalizm ve Türkiye’nin geleceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gürkan Zengin’in 1 Mayıs ve Taksim Meydanı’na ilişkin sorusuna Kemal Okuyan, Türkiye’de daha kalabalık 1 Mayıslara ihtiyaç olduğunu belirterek yanıt verdi. Taksim Meydanı’nın 1 Mayıslarla özdeşleştiğini ifade eden Okuyan, mitinglerin şehir merkezlerinde yapılması gerektiğini ve Taksim inadının kaynağında iktidarın olduğunu dile getirdi.
‘Miting dediğiniz şehrin göbeğinde yapılır’
“Taksim’de 77 katliamından bir yıl önce görkemli bir 1 Mayıs kutlandı ve bir sorun olmadı. Türkiye’de istenmedigi takdirde ki 77 1 Mayıs’ı çok tartışmalı belki ama sonuçta büyük bir provokasyon. O provokasyon Taksim’de de yapılır, Kadıköy’de de yapılır, Kızılay’da da yapılır. İlle Taksim’de provokasyon olur diye bir şey yok. Daha sonra da 2000’li yıllarda Taksim’de kutlandı. Dolayısıyla Taksim inadı iktidarda var. Orası bir meydan ve Taksim Meydanı 1 Mayıslarla özdeşleşmiş. Türkiye’de 1 Mayıslar çok uzun süre yasaktı 76’da ilk kez kitlesel bir şekilde kutlandı. O kutlanan yer de Türkiye’nin en önemli meydanıydı. Türkiye’de meydan yok bir de öyle bir sorunumuz var. ‘Mitingi gitsinler Yenikapı’da sahilde doldurulmuş yer ya da Maltepe’de yapsınlar.’ Bu doğru değil. Miting dediğiniz şey şehrin göbeğinde yapılır. Bütün dünyada böyledir ki şehri etkilesin. Kenarda köşede yapılmaz.
Taksim inadı aslında iktidarlar tarafından yaratılıyor. Türkiye’de önemli olan şu, daha fazla kişinin 1 Mayıs’a katılmasını sağlamak. İş bir inatlaşma ve meydan kavgasına döndüğünde katılım düşüyor. Ya da sadece polisle karşı karşıya gelmeyi göze alanlar geliyor. Bazen bu gerekir, bir meydan okumaya dönüşürse. Bazen hiçbir alanda izin verilmiyor. Her yıl oturup değerlendirmek gerekiyor ama Taksim inadının kaynağında iktidar var.”
‘Patron da kazansın işçi de kazansın diye bir dünya yok’
Gürkan Zengin’in “Sol deyince neyi anlıyorsunuz bugün sol deyince ne akla gelmeli?” sorusuna Okuyan, solun tarihsel referanslarından ve çıkışından bahsederek yanıt verdi.
“Geniş bir sol tanımı solun içini boşaltıyor. Cumhuriyet Halk Partisi sol dendiğinde en büyük parti olarak görülen, bize göre sol değil. Sola gönül verenler, solcu olanların Cumhuriyet Halk Partisi’ni desteklemesi bizim için ayrı bir sorun. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’ne baktığınız zaman solcu bir parti değil.
Tarihe baktığımız zaman sol hep eşitliği savunmuş. Eşitliğin de maddi temellerini yaratmaya çalışmış. Dünyaya baktığımız zaman bugünkü sömürü ilişkilerine açıktan karşı olmayan bir sol olamaz. Çok açık.
Sol hep ileriye bakandır. Türkiye toprağında da laikliği savunmayan, emperyalizme karşı durmayan bir sol olamaz. Mesela NATO’cu bir sol olamaz. NATO’ya üyeliğin hayırlı bir şey olduğunu düşünen sol, sol değildir. Kapitalist toplumsal sistemin, üretim ilişkilerinin sürmesini savunan bir sol, sol değildir. Laikliği önemsemeyen bir sol, sol değildir. Bu bizim iddiamız değil. İnsanlığın tarihinde ve Türkiye’nin tarihinde bu değerleri savunmadan solcu olunamaz.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne kişisel bir husumetim olduğu için bunları söylemiyorum. NATO’ya üyeliği savunan, ABD ile iyi ilişkileri savunan bir parti. Laiklik meselesinde çok geri adım atmış bir parti. Kapitalist sömürü ilişkilerini ya da bu sömürü düzenini, bizim holding düzeni dediğimiz şeyi de sorgulamayan bir parti. Patron da kazansın işçi de kazansın diye bir dünya yok. Patronun kazandığı yerde işçi kaybeder. CHP bilimsel olarak bir düzen partisidir, bir sol parti değildir.”
Okuyan, Bülent Ecevit dönemine atıfta bulunarak, CHP’nin işçi sınıfı mücadelesinin yükşelişi nedeniyle daha sol söylemler geliştirdiğini ifade etti.
“Belki Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi sınırlarının en uç noktasına geldiği dönemdi Ecevit dalgasının olduğu dönem. Onun da bir nedeni var. Sol çok güçlüydü. Ecevit kendisi yazdı bunu ‘Ülkeyi komünizmden biz kurtardık, bize kızıyorsunuz. Biz araya girmezsek bu sistem sorgulanacak ve aşılacak’ diye birkaç yerde yazdı Ecevit bunu. Ama baktığınız zaman Ecevit CHP’si daha solcuydu demeyeyim ama bir sol iddiada bulunmak açısından söylem düzeyinde daha iddialı bir partiydi.”
‘Sol toplumun vicdanı; ideolojik ve siyasi ağırlığı var ülkede’
Geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ve Kemal Okuyan’ın Haluk Hepkon’un sorularını yanıtladığı söyleşi kitabı Cumhuriyet ve Komünistler’i hatırlatan Gürkan Zengin aynı zamanda kitaptaki detaylara ilişkin de Okuyan’a sorular yöneltti.
TKP’nin CHP ve DEM Parti ile mesafesine ilişkin soruya Okuyan, bu partilerle işbirliği yapmadıkları yanıtını verdi.
“Türkiye solu, bu partilerin dışında kalan sol, kendi kimliğini karakterini kaybediyor bu partilerle işbirliği yaparak. Ve biz burada yalnızlaştık. Çok çaba harcadık koparmak için ama Türkiye solu ya Dem ya da Cumhuriyet Halk Partisi’nden kopamıyor. Demek ki o büyük güçlerin etkisinde ya da onlarla beraber toplumda bir etki kazanmaya dönük stratejileri var. Kendi tercihleridir. Ama biz bu stratejinin Türkiye solunu yok ettiğini düşünüyoruz. Biz Türkiye soluyla da bu durum sona erinceye kadar işbirliğini kesiyoruz dedik.”
Okuyan, solun seçimlerden ibaret olmadığını, sokakta ve toplumun vicdanında güçlü bir yer tuttuğunu ifade etti. “Sol, Nazım’dır, Deniz Gezmiş’tir.” diye konuştu.
“Seçmen bazında baktığında bir hükmü yokmuş gibi gözüküyor. Ama bugün Kadıköy’e gelseydiniz şunu görürdünüz. Çok ciddi bir sokak gücü var. Ama asıl başka bir şey var. Niye sol itibarlı? Toplumun vicdanı, bir siyasi ve ideolojik ağırlığı var ülkede. Erdoğan bile birçok kritik dönemde solu yardıma çağırdı. Bir kısım sol Erdoğan’a yardım etti. Unutmuyoruz bunu. Geniş bir kesimde Erdoğan’ın ilk döneminde özgürlük getireceğine dair bir kanaat yaygındı Türkiye’de.
Türkiye solunun ağırlığını oyla ölçemezsiniz. Türkiye solu Nâzım Hikmet’tir, Deniz Gezmiş’tir; yıkamıyorsunuz onları. Büyük kudretleri var. Ya da her zaman ülkenin vicdanında solun ağırlıklı bir yeri vardır. Oya yansımıyor çünkü CHP’ye gidiyorlar. Bir de son dönemde Dem’e kayıyor. Ama onun dışında Türkiye’de solun ağırlığı hiç küçümsenmeyecek kadar yüksektir.”
‘1 Mayıs kürsüsü, siyasi partilerin şov alanına dönmemeli’
Okuyan, Kadıköy’deki 1 Mayıs’ta TKP’nin en kalabalık örgüt olduğunu, ancak CHP ve DEM Parti’nin meclis varlığı nedeniyle kürsüye çıkmasını eleştirdi. “1 Mayıs, siyasi partilerin şov alanına dönmemeli” dedi.
“Biz bugün Kadıköy’de yapılan 1 Mayıs’ta öncesinde dedik ki tertip heyetine ‘biz rahatsız oluyoruz’ Biz belki de en kalabalık kitleyi taşıyoruz. Bugün öyleydi 1 Mayıs’ta. Geçtiğimiz yıllarda da öyleydi. Ama kürsüye Cumhuriyet Halk Partililer çıkıyor, Demliler çıkıyor. Selamlıyorlar, mesajları okunuyor. Niye? Bu partilerin parlamentoda olması beni ilgilendirmiyor. Bir ortak 1 Mayıs mı? Yine aynı şey oldu. Dediler ki bu sefer olmayacak, yine Özgür Özel çıktı. TKP dışında kimseyi rahatsız etmuyor bu. Ben 1 Mayıs’ta Özgür Özel’i görmek istemiyorum. Kişisel bir husumet değil bu. Biz de çıkmak istemiyoruz o kürsüye. O kürsüden sendikacılar konuşsun, işçi sınıfını temsil eden insanlar konuşsun sanatçılar konuşsun ama siyasi partilerin şov alanına dönmesin. Dönüyor, mesele bu.”
‘Türkiye’de örnek gösterilecek bir sosyalizm mümkün’
TKP’nin hedefinin sosyalist bir Türkiye olduğunu vurgulayan Okuyan, “Bugünkü Türkiye sürdürülebilir değil. Ekonomik kriz, deprem, sel gibi felaketler sistemi çökertiyor. Emekçilerin ürettiği zenginliklere, halkı yoksullaştırırken küçük bir azınlık her şeye el koyuyor” dedi. Özel sektörle Türkiye’nin yoluna devam edemeyeceğini vurgulayan Kemal Okuyan çözüm olarak kapsamlı bir devletleştirmeyi önerdi. “Holding sahipleri bizden daha mı çalışkan, daha mı zeki? Hayır, bu ülkenin zenginliklerine el konulmuş. Çözüm, bu düzeni değiştirmek.” dedi.
Okuyan, sosyalizmin eskimediğini, aksine kapitalizmin çürüdüğünü savundu. SSCB’nin hatalar yaptığını ve yenilenemediğini ifade eden Okuyan, “SSCB’nin olmadığı dünya daha mı iyi? Kapitalizm kriz ve yoksulluk üretiyor. SSCB’de evsizlik, açlık yoktu. Bugün 750 milyon insan aç, milyonlarca insan evsiz,” dedi.
Küba’yı ahlaki ve siyasi bir örnek olarak gösteren Okuyan Türkiye’nin potansiyeline vurgu yaptı. “Biz ülkemize, ülkemizin insanına halkımıza o kadar güveniyoruz ki Türkiye’de dünyada örnek gösterilecek bir sosyalizmin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ve bunun hayal olduğunu bana hiç kimse söyleyemez. Hayal nedir biliyor musunuz Gürkan bey, bu düzenin on yıl daha süreceğini düşünmek” diye konuştu.
‘Milliyetçilik sömürücüleri korur’
Gürkan Zengin’in Türkiye’nin sağcılaştığı yorumlarını hatırlatmasına karşı Okuyan, ekonomik kriz ve 2023 depremi gibi olayların muhafazakâr kesimlerde sorgulamayı artırdığını ifade ederek “Muhafazakârlar, devletin kendilerine bakmasını beklerdi, ama bu düzen çöktü” dedi. Milliyetçiliğe karşı yurtseverliği savunduklarını belirten Okuyan, “Milliyetçilik, sömürücüleri korur. Yerli ve milli patron, işçiyi sömürüyor. Biz sömürüye karşıyız,” diye konuştu. Solun dilini değiştirerek toplumla bağ kurmaya başladığını, ekonomik kriz ve felaketlerin sağcıları da dönüştürdüğünü dile getirdi.
‘TÜSİAD’a güzelleme yapmayız’
TKP Genel Sekreteri, Türkiye’de solun Avrupa ile kurduğu ilişkilere yönelik soruya Avrupa’nın demokrasi ve özgürlükler beşiği olduğu algısının büyük ölçüde hatalı olduğunu belirterek yanıt verdi.
“Avrupa, savaşçı eğilimler ve eşitsizliklerle dolu. Filistin’le dayanışma gösterenler sınır dışı ediliyor, Dostoyevski yasaklanıyor.” diye konuşan Kemal Okuyan Avrupa solunun, özellikle Yeşiller’in NATO’cu ve ABD’ci bir çizgiyi savunduğunu ifade etti. TÜSİAD’ı da eleştiren Okuyan, “TÜSİAD, bu düzenin temsilcisi. AKP ile gerilimleri, sorumluluklarını gizliyor. Soma’daki madenciler, tutuklanan sendikacılar varken TÜSİAD’a güzelleme yapmayız” ifadelerini kullandı.
Okuyan, temel çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğunu, ancak bu çelişkinin Erdoğan veya ABD gibi unsurlarla örtüldüğünü belirtti. “Bağımsızlık, sermaye düzenine karşı mücadeleyle mümkün. Çözüm sosyalizmde. Bugün bu ülkeye sahip çıkmanın tek koşulu holdinglere ve sömürü düzenine karşı çıkmaktır” dedi.
Kemal Okuyan, TKP’nin sosyalist bir Türkiye hedefiyle mücadele ettiğini, solun vicdan ve sokak gücüyle varlığını sürdürdüğünü vurguladı. Toplumdaki arayışın ve hareketlenmenin sosyalist bir dönüşüm için fırsat yarattığını ifade ederek, “İnsanlar güç arıyor. Biz henüz o gücü tam gösteremedik, ama zamanla göstereceğiz” dedi. Okuyan aynı zamanda komünizm kelimesine yönelik alerjinin azaldığını, TKP’nin 22 yılda Türkiye’nin her yerinde varlık gösterdiğini belirtti.
Programı izlemek için tıklayın.