Bundan 3 yıl önce 10 Ekim sabahı gerçekleşen katliam, bu açıdan bir zaafiyet göstergesi değil bir güç gösterisidir.
Yönetenler, kanlı bir güç gösterisiyle hakimiyet kazanmak, hakimiyetlerini ispatlamak istemiştir.
90’lara dönüş tartışmasının da artık bir anlamı yoktur. Bugün de 30 yıl önce olduğu gibi hakim olan sermayenin iktidarıdır. Dümende sermayenin hizmetkarları oturmaktadır.
Kıyıcı, zalim, hukuksuz…
10 Ekim katliamında görevlilerin “kusurlu” olduğunu söylemek artık mümkün değildir.
Aldığı istihbaratı hasır altı eden istihbaratçılardan, onbinlerce insanın toplandığı alanda hiçbir güvenlik önlemi almayan yetkililerere, patlama sonrasında yardım bekleyen insanlara gaz bombalarıyla saldıran timlerden, ambulansların sevkini geciktirenlere, ve tüm bu tablonun bilinmeyen ve belki yıllarca bilinmez kalacak bilinçli icracılarına görevliler kusurlu değildir: Kendilerine verilen görevi yapmışlardır!
Her şey bir yana, yurttaşlarının canını, ülkesinin güvenliğini bir onur sorunu olarak görmemek, varlık nedenini bunlarda bulmasa bile, en azından varlığı ile bunların bir ilişkisi varmış gibi davranmaktan bile vazgeçmek… Bu övünülecek değil utanılacak bir şeydir. Siyasetin bunlarla belirlenmesi, siyasi mücadelenin kanlı güç gösterileriyle yürütülmesi ülkenin karanlık bir sona doğru götürülmesine yaramaktadır.
Emperyalizmin, çürümenin, insanlıktan kopmuş bir para düzeninin bundan sonra fazlasını vadetmesini beklemiyoruz.
10 Ekim’de yapılan güç gösterisi, sermaye egemenliğinin gücünü değil, bitişini göstermektedir.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komite