Bu düzenin normali de anormali de aynı
Herkesin normalleşmesi kendine! Sabah akşam ‘Evde kal Türkiye’ çağrıları yaptıkları günlerde fabrikalar, marketler, inşaatlar çalışıyordu.
Sokağa çıkma yasağı ilan ettikleri günlerde bile, çalışması zorunlu olan işyerleri için izin kağıtları dağıttılar.
“Koruyucu maske yapan, halkın gıda ihtiyacını karşılayan, enerji üreten, halkın ihtiyaç duyduğu ürünleri ülkenin bir ucundan öbür ucuna taşıyanlar çalışmaya devam etti” sanmayın. Çalışması zorunlu olan işyeri olmanın tek bir kriteri vardı: Patronuna kazanç sağlamaya devam etmek. İhracata tişört yetiştiren atölye çalıştı, lüks rezidans ve AVM inşaatları çalıştı. Otomotiv yan sanayii çalıştı.
Salgın yönetiminden nasıl kaçtılar?
Patronların iktidarı, tam da yönetmesi gereken yerde yönetmemeyi seçti. Sürdürülmesi zorunlu faaliyetler planlanabilirdi, “evde kal” çağrıları yerine evde kalacaklar belirlenebilir, buna göre ihtiyaçlar karşılanabilirdi. İktidarsa, iletişimi, medyayı, polisi ve mahkemeleri yönetmeyi seçti.
Normal olmayan durumun bir yeni normal haline getirilmesi, “bu koşullarda bunları yapmamız gerekiyor” denilerek gereken adımların atılması yeterliydi.
Bunun yerine sadece sözde kalan bir “olağanüstülük” hissi yaratıldı. Olağanüstü şeyler oldu: Halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere olanaklarını seferber etmesi gereken devlet IBAN verip halkından bağış topladı!
Şimdi “normalleşme” denilirken aynı mantık sürdürülüyor: Ortada yönetilmesi gereken bir salgın durumu var. Bu olağanüstü durumu, halkı sağlığını da, varlığını da koruyarak yönetmek gerekiyor. Bunun yerine “normalleşme” diye bir şey ortaya atıyorlar ve yine olağanüstü durumu yönetmekten kaçıyorlar.
Yönetmekten kaçıyorlar deyince yanlış anlaşılmasın: Cezaevlerini, polisi, mahkemeleri yönetmeye devam ediyorlar. Yasaklamaları yönetmeye devam ediyorlar.
Devam etmedikleri, aslında hiç başlamadıkları salgın yönetimi…
boyunegme_219_dijital